hamburger masum aslında
hikâye bir şiirle başladı:
“damağına kan değmiş bir pelteğin
cümlesidir hayat.”
çepersiz bahçeler, duvarsız fabrikalar
kapısız evler
bir yolcunun konak yeri gibiler
konup göçen bir tebessüm ölüm
ölüp giden bir fani tebessüm
zorba bir işmar çelince akılları
çarığını suya veren köylü gibi
bakakaldık hayatın ardından
boşuna bakma, hamburger masum be kardeşim
dudaklarında ara suçu
bir yanılgıya besteler yapan dudaklarında
mazgalların arasında bir dokuma hayat
avluya ten döşer sünepe gölgeler
elleri çamura banmış yiğitler
kanıyorsa pembe bir boşlukta toz hayale
elbette baş çeker haç, hilale
hamburger niye suçlu olsun be kardeşim
sen kendine bak
nasıl teslim ettin ufkunu kızıl düşlere
cevap ver neden girdin böyle pis işlere
dişleri bir yazgıya kilitli çene
konuşturarak kelime kusan dudakları
ısırır en zayıf uzvundan ademi
Kabil’i temyize götürmekse niyetin
arsızlığın yargıç olduğu bu yerde
gel uzlaşalım
ben Kabil’i salayım sen hamburgeri