Vatanımın öksüz beldeleri adına…
Sana sesleniyorum bir Oğuz rüyasından
Almıla, Altaylardan Balkanlara uzanan
Hayallerimin eşsiz vatan coğrafyasından.
Asya bozkırlarında depreşen arkun atım
Nallarken Kosova’yı, Priştine’yi, Belgrad’ı
Sen olmuştun o gün, sen; ülkümün eşsiz adı.
Siriderya’da akşam sularken kıratımı,
Gözlerimi çevirdim garba doğru Almıla
Bana gülümsüyordu Roma’da gün batımı.
O anda ne yar kaldı gözümde ne ondan iz;
Ne bir anne şefkati ne bir evlat kokusu,
Mefkûrene uyandı rüyamın tan uykusu.
Sen vatan haritası, Kingan’dan Viyana’ya.
Bense bir alperenim kanıyla hudut çizen
Asya’dan Avrupa’ya, denizlerden karaya.
Ufkumda kızıl rengin, gözlerimde hayalin
Elimde kılıç- kalkan, dilimde Tekbir, Ezan
Toprağı döşek kılıp, göğü üstüme yorgan;
İman ile cihatla, ak yeleli bir atla,
Ellerimde pusatla, divit ile kalemle,
Bayrak ile sancakla, silinemez bir hatla:
Yeniden yazacağım adını Estergon’a.
Seni haykıracağım Rakofça kırlarında.
Hilalin parlayacak İrl’nda sınırlarında.
Gözyaşımla taşırıp susuz Aral Gölü’nü,
Nefesimle hohlayıp Sibirya buzlarını
Yine yeşerteceğim Taklamakan Çölü’nü.
İnançla çizeceğim o kutsal haritanı,
Sınırların aşacak Adriyatik’i, Çin’i;
Elbet kurtaracağım Kosova’yı, Maçin’i
Alplerde seyr’deceğim Asya yıldızlarını,
“Endülüs’te Raks” edip bir gemi ateşinde,
Mehtapta göreceğim Ötüken kızlarını.
O anda kıyılacak bu asrın izdivacı
Haykıracak yeniden; Selimler, Süleymanlar
Göğe ferman yazacak “Tevhit” mühürlü hanlar
Ey ezelim, ebedim; ey tarihim ve Türkçem!
Hece hece destanım, süt emdiğim vatanım
Ey kalemim, hançerim; kana işli dilekçem!
Pullayarak adını bin bir çile bin şevkle
Yollayacağım seni dua dua Allah’a,
Yemin olsun kitaba, yemin olsun silaha!