Aşkın ile ateşe, düşsem ne gam Süveyda;
Nemrut gibi alevin, akşam serinliğidir.
Nefesinden ateşi eksik etmesin Huda.
Yanardağ yüreğinden, volkan olur taşarım,
Ateşinle beslenir, çöllerinde yaşarım.
Esir pazarlarında köle gibi satılsam;
Varıp sen alacaksan, kölenim gel Süveyda!
Zincirlere vurulup, zindanlara atılsam;
Bütün aydınlıklardan, yine sana koşarım
Gardiyanım sen isen, ellerinde yaşarım.
Ah kor ateşler şahı, efil efil sam yeli;
Esme böyle ne olur, gönül bağım kül oldu.
Şimdi ben bir çılgınım, ne akıllı ne deli
Ruh halimden haberdir mısra mısra iş’arım;
Alevin vurmasa da, küllerinde yaşarım.
Nice krallar su içer, ayağımın izinde.
Erişilmez sultanın gözdesi olsam da ben;
Bir an olsun huzuru bulmak için dizinde
Zamanı arşınlayıp buutları aşarım
Varmasam da o hazzın, yollarında yaşarım.
Biliyorsun Süveyda, müptelayım aşkına.
Bilmem ki neden sana böylesine tutkunum?
Gün geceme karışıp, hayal dönse şaşkına;
Adını kalbime mıhlar, tüm adları boşarım
Bir emrin ile narın veyllerinde yaşarım.
Esrimiş sevdan ey can, duman gibi başımda.
Hezeyanlar ötesi, cinnetine duçarım.
Sekarat bana her an, bu gencecik yaşımda;
Med-cezir arasında şu aklıma şaşarım.
Sükûnet elin olsun, sellerinde yaşarım.
Sen dediysem Süveyda, kastım endamın değil;
Ben sineme yaktığın ateşlere vurgunum.
Benim senden isteğim inan ki ramın değil,
Var işine Süveyda, bak ben de bir beşerim
Ateşin bende kalsın güllerinde yaşarım.